22.4.24

NEDEN DEDELER HAVA SOĞUK DA OLSA PARKLARDA OTURUR, BİLİR MİSİNİZ?

NEDEN DEDELER HAVA SOĞUK DA OLSA PARKLARDA OTURUR, BİLİR MİSİNİZ?

Bir çoğunun eşi ölmüştür.

Tek başına yemeğini yapacak, çayını demleyecek durumda değildir.

Gelininin yada damadının yanına sığınmıştır.

Bedeni ve ruhu artık gerilemeye başlamıştır.

Uzuvları görevini yapamaz hale gelmiştir.

Dermansız, çaresiz, mahzundur.

Yürekleri yumuşamış, gözyaşı gözünün kenarında hazır bekler, gurbetten geleni görse o yaşı akıtır hemen...

Yemeğini üzerine döker, takma dişi ağzından çıkar, dişi gıcırdar,

Damadın, gelinin, oğlunun, kızının, torunların küçük bir sözü gücüne gider.

Üzülür, gözleri dolar, yutkunur..

İçine atar acısını, çaresizliğini..

Sessizce, ezilerek sofradan çekilir, usulca.

Baba niye kalktın, doymadın ki der, kızı, oğlu...

Doydum yavrum doydum, siz devam edin der.

Der demesini de yüreği hüzünle dolmuştur dedenin...

Allah'ım beni niye görmüyon, benimde canımı al, der.

"Canının alınmasını Allah'tan istemek, yalvarmak" duaların en son noktası değil midir?

Ve o dede yine usulca kendini kapıdan dışarı atmanın hesabını yapar, inceden inceye, iç çeke çeke, Ne desi?

Yavrum ezan vakti geliyor, ben yavaş yavaş dışarı çıkayım der, ve çıkar.

O dışarı çıkış yanan yüreğine soğuk su gibi gelir.

Ya Alipaşa Cami avlusuna ya da yeraltı çarşısı üzerine yada üstü taştan banka gider, oturur.

Tanımasada selam verip oturur diğer yaşlının yanına.

Gündüzleri camidir, onların sığınacağı ısınacağı yer.

Yüreğine ferahlık bulacağı yer.

Emeklilik maaşı olan bir nebze iyidir ötekilerden.

Gelininin, damadının ihtiyacı da varsa, maaş hatırına ilgilenirler yine…

Ya yoksa?

Yeryüzünün en sevimsizi, en istenmeyeni siz olursunuz.

Gençler...

Varacağımız yer İhtiyarlık Durağı.

Aman ha, parkta oturan yaşlıya, otobüsteki yaşlıya siz siz olun yer verin..

Eleştirmeyin!..

O yaşlara gelecek bizlerde sınanacağız,

Hep beraber imtihan halindeyiz, son nefese kadar...

Tanıdığınız yaşlı varsa bir selam verin, sohbet edin, durumuna göre bir çay, bir çorba ikram edin......saygı sevgi ile ve kırmadan.......

| Alıntı

(Yavuz Şen)

 


 

21.4.24

AHH O RESİMLER


 Gün gelir yaşlanırız,

Resim Hatıra kalır,

Baktıkça resimlere,

Beni bir merak alır.

                          Tutmaz olur dizlerun,

                           Görmez olur gözlerun,

                           Bunamış derler sana,

                           Hiç dinlenmez sözlerun.

Öyle resim olurki,

Kenduni tanımazsın,

İhtiyarlık geldimi,

Bir işe yaramazsın..

                           Gün gelir o resimler,

                           Sana çok şey anlatır,

                           Baktıkça resimlere,

                           Gözünden Yaş akıtır.

Beğenmezler işini,

İşin yarıda kalır,

Resimlere baktıkça,

Beni bir merak alır.,

                              Öyle Resim olurki,

                              Gözünden  yaş akıtır,

                              Tanımazsın kendini,

                              Resimlere baktırır.

14.4.24

İRAN'DAKİ TÜRKLER----TÜRK VATANI İRAN

TÜRK VATANI İRAN
İRAN'DAKİ TÜRKLER
Ağlayın, parmakları nur,
Sularından kınalı kızlarım;
Ağlasın Meraga göklerinden,
Meraga'ya bakıp yıldızlarım,
Şu yakın suların,
Kolu neden bükülmez..?
Fırat niçin,
Dicle niçin,
Aras niçin,
Benden doğar,
Bana dökülmez..?
(Arif Nihat Asya)
******
Size şöyle bir soru sorsalar : Türkiye'den sonra en çok Türk'ün yaşadığı Türk Devleti hangisidir?
Eminim ya doğru cevabı veremeyeceksiniz yada Özbekistan diyeceksiniz; çünkü Özbekistan'ın nüfusu 36 milyon...
Doğru cevap İran'dır. Bu devlet içinde yaşayan Türk nüfusun sayısı, asimile olanlar hariç 40 milyon civarındadır.
Yaklaşık 88 milyon nüfusu olan İran’ın kalıtımsal olarak neredeyse yarısı belki de fazlası Türk kökenlidir.
Buhun nedeni Tarihte İran'ı Yönetmiş 10 Türk Devletidir, bunlar :
Gazne Devleti
Büyük Selçuklu Devleti
İldenizliler(İlhanlı)
Harzemşahlar Devleti
Timir İmparatorluğu
Karakoyunlular
Akkoyunlular
Safevi Devleti
Afşar Hanedanı
Kaçar Hanedanı
Bu sebeple, başta İran Azerbeycan Türkleri olmak üzere Türkmenler, Kaşkaylar, Horasan Türkleri, Halaçlar, Sungurlar, Ebiverdiler, Kazaklar ve Özbekler gibi Türk Dünyası toplumları, İran’ın değişik bölgelerinde yaşamaktadırlar.
******
İran Türkolojisinin henüz cevaplanamamış temel sorularından biri, İran ve hinterlandına Türklerin ilk olarak ne zaman yerleşmeye başladığıdır.
Yayıldıkları coğrafya söz konusu olduğunda İran hinterlandına ulaştıkları bilinen ilk Türkler Sakalardır (İskitler).
Tebriz’in eski şehir surlarındaki kapılarından biri olan Dervâze-i Ser’in, ismini, Saka Hakanı Alp Er Tunga’nın başının (Efrasiyâb) o mevkiide gömülmesinden dolayı aldığı belirtilmektedir.
Saka İmparatorluğu tarih sahnesinden çekildikten sonra da Orta Asya’dan muhtelif Türk boylarının İran ve hinterlandına yayıldıkları ve söz konusu bu coğrafyada kudretli devletler kurdukları bilinmektedir.
Bunlar arasında Hunlar, Bulgarlar, Sarı Ogurlar sayılabilir. İsimleri geçen boyların ezici çoğunluğunun yerli topluluklarla karışarak dil değiştirimi sonucu Türkçe konuşmayı bırakarak bölgede bulunan yerli (otokton) dilleri konuşmaya başladıkları bilinmektedir.
Göktürk Kaganlığı ile Sasani Devleti’nin ortak harekâtları sonucu, Akhun devleti yıkıldıktan sonra söz konusu boylar Afganistan ve hinterlandında yaşamaya devam ettiler. 7.inci ve 8.inci asırlarda Arap ordularının akınları sonucu bölge hızla müslümanlaşmış ve uzun süre “şah” unvanlı mahalli idareciler tarafından yönetilmiştir.
******
İranda yaşayan, Türkmen (Horasan Türkmenleri) ve Yörük olarak adlandırılan, bir kısmı hala göçebe, bir kısmı ise yerleşik hayata geçmiş Türklerin Üst Türk Boyları şunlardır :
İran Azerbeycanı Türkleri
Türkmenler
Kaşkaylar
Afşarlar
Kaçarlar (Kacarlar)
Şahsevenler
Karadağlılar
Karapapaklar (Karapapahlar)
Hamse
Kengerlular(Kengerliler)
Karâyiler
Nefer
Horasanlılar (Horasanî) Boçagçiler
Karâyiler
Bayat
Karaçorlular
Halaçlar
Yukarıda saydığım Üst Boyları oluşturan, aşiret ve aile topluluğu olarak sınıflarının, sayılamayacak derecede alt boylar vardır. Bunların birçoğu, Türk kimliklerini korurken, kimileri asimile olmuş, kimileri farklıymış gibi gösterilirken, kimileri kürtleşmiştir/farslaşmıştır.
******
10'incu Yüzyıl'dan bu tarafa Türkler, İran tarihi ve coğrafyasındaki sosyal ve siyasi gelişmelerin şekillenmesinde egemen olmuşlardır. Tarihte İran coğrafyasında birçok Türk hükümeti kurulmuş ve bu coğrafya üzerinde ticari, siyasi, eğitim gibi alanlarda pek çok faaliyet göstermişlerdir.
Ne yazık ki İran topraklarına hükmeden her biri bir Türk devlete olanlardan olan Selçuklu Türk Devleti, Safevi Türkk Devleti ve Osmanlı Devleti'nin Farsça'ya değer verip onu edebi eserlerinde, günlük yaşantılarında, devlet yönetiminde ve daha başka sahalarda yaşatmaları ise Türklerin kendini Pers (Farsi) hissetmeye başlaması sorununu tetiklemiş.
Akkoyun'lu Türk Devleti içinde yükselen Şah İsmail Hayati'in, İran üzerinde kurduğu, Şii güdümlü Safevi Türk Devleti ile Sunni güdümlü Osmanlı Türk Dayevleti arasında uzun süren savaşlar yaşanacak, hiçbir birlik sağlanamadığından, neticesinde, bugünkü İran sınırımızı teşkil ettiğimiz Kasr-ı Şirin 17 Mayıs 1639 imzalanacaktır.
Buna rağmen, uzun süre hakimiyeti ellerinde bulunduran Türkmenlerin İran üzerindeki hakimiyeti 20. nci Yüzyıl'ın ilk çeyreğinde sona ermiştir.
İran, 1925 yılına kadar Büyük Selçuklu, Safevi, Kaçar, Afşar, Kızılbaş, Türkmen ve Azerbaycan Türkleri devletleri ve hanedanları tarafından yönetilmiştir.
En son 1795'te Muhammed Ağa Han ile başlayan Kaçarlar dönemi 1925'te Ahmed Şah ile son bulmuştur.(İngiliz destekli darbe ile hanedanlık, Fars kökenli olan Rıza Pehlevi'ye geçmiştir)
İran etnikleri içinde Türk etniğine mensup olan İran Türkmenleri, Hazar Denizi’nin güneydoğu sınırından başlayarak Türkmenistan ve Afganistan sınırlarına kadar uzanan bölgede yaşamaktadır. Türkmen nüfusunun yoğun olarak yaşadığı bölge İran’ın Gülistan Eyaleti ve Kuzey Horasan Eyaleti’nin kuzey kısmında yer alan köy ve kentlerdir. Bu bölge Türkmenler tarafından Türkmen Sahra bölgesi olarak anılmaktadır.
Orhan Mutlu